Enstitü Makaleleri

denizegece
Deniz Egece
Nörobilim Uzmanı
Otuz beş yaşına kadar fabrikatör ve iş adamıydı. Günün birinde işlerini bırakarak tamamen kendini keşfetmek ve tedavi etmek için çıktığı yolda, kendini bilime ve araştırmalara adadı. Uzak Doğu, Avrupa ve Amerika’da Nörobilim alanında özel eğitimler aldı. Aldığı eğitimlerden bazıları; Yoga Teraphy, Kontamplasyon, Pilates, NLP, Hipnoz, Oto-hipnoz, Beslenme bozuklukları, Kuantum fiziği, Fotografik hafıza, Bilişsel terapi, Ayurveda, Reiki, Feng shui, Biyoenerji ve Nöroplastisite, Epigenetim ve Mentalizm. En son Harvard Üniversitesi NYFA’da bilinçaltını etkileyen Subliminal ses ve ışık teknolojisi eğitimleridir.

Beslenmede Miktarın Etkisi

Beslenme ve miktar

Öncelikle kiloya neden olan beslenme çeşidi değil miktarıdır, ikinci anlaşılması gereken önemli konu ise kiloya sebep olan beslenme değil hareketsizliktir. Kilo problemini çeşit ve beslenme ile çözmeye çalışılırsa asla başarılı olunmaz, fakat hareket ve miktarı algıladığında problem çözülmüş olacaktır.

Doğadaki yağmura kötü diyemeyiz, yağmurun miktarı zarar ya da fayda vermesine neden olur. Rüzgara kötü diyemeyiz yeterli miktardaki dengeyi sağlarken, fazla miktarı zarar verici olur. Depremin, şimşeğin, hortumların, kar yağışlarının ve diğer doğadaki tüm değişim ve hareketlerin miktarı zarar verirken yeterli miktarları doğayı dengeleyerek fayda ve katkı sağlar. Ateşe, oksijen yâda su faydalı olurken fazla miktarları zarara dönüşebilir. Güneşin miktarı yeterli olunca fayda sağlarken, fazla miktarı da, cildimize zarar verir. Doğaya ve bedenimize fayda ve zararı oluşturan çeşit değildir, miktardır.

Miktarı artmış sevgi bile köle yapar

Yapıcı duyguların miktarı artınca da zarara dönüşür. Sevgi, neşe, mutluluk faydalı olarak algılarız, oysaki miktarı artınca bedene ve yaşama zarar vermeye başlarlar. Miktarı artmış sevgi köle yapar, mutluluk dengeleri bozar, neşe sarhoş eder. Zenginlik ve başarı miktarı artınca, farklı zararlara neden olur. Güzel, faydalı, iyi ve sağlıklı diye nitelendirdiğimiz her şey miktarı artınca zarar verici duruma dönüşür. Zararlı dediğimiz korkular, stres, endişe, öfke, nefret gibi duyguların miktarları az olunca kişinin hayatını kurtarabilir, koruyabilir ya da harekete geçmesine neden olabilir, fakat uzun süre ve miktarı artınca bunların her biri zarar vermeye başlar. Yapıcı ya da yıkıcı olmak kaydıyla uzun süreli ve miktarı artan her çeşit kesinlikle zarar verir.

Miktar kişiden kişiye değişkenlik gösterir

Bedenin gerçekte besinlere ihtiyacı olan enerji miktarı günlük yapılacak olan hareket miktarı ile belli olur. Her kişi farklı günlerde farklı hareket etmeye ihtiyaç duyar. İnsan sabit değildir ki ne kadar beslenmesi gerektiği standart olsun. Sorunlarda tam burada başlar, beslenme alışkanlıklarımız sabit ama harekete etme yani enerjiyi tüketme alışkanlıklarımız sabit değil.

Cumartesi, pazar farklı, tatiller, bayramlar, işe, okula gidilen günler farklıdır, bir gün diğer günden daha farklı hareket ederiz. Yaşlılık, gençlik, kas ve yağ kitlelerinin farklılıkları, kadın erkek olma durumu farklı etkilere neden olan faktörlerdir. Kişi kilo vermek istiyorsa hareket miktarı değişir, dengede kalmak istiyorsa yine hareket miktarı değişir.

Hareket ve beslenmede miktar ilişkisi

Hareket miktarı değişince beslenme miktarı değişir. O yüzdende günde 3 öğün yâda 3 ana 3 ara öğün beslenmek anlamsız bir bilgidir. Ya da her öğünde 3, 5 çeşitle beslenmek önemlidir, sabah kahvaltısı en önemli öğündür vs… gibi bedenin ihtiyacı olmadığı halde beslenmeye odaklamak ya da ısrar etmek yanlıştır. Sorunda bu tür bilgiler inanıldığı zaman ortaya çıkar. Neden beslenme alışkanlıkları ya da öğün bilgileri standart olması gerekir ki? Kişinin günlük tüketeceği hareket miktarı belli değildir. Ya da kişiler farklı yaşlarda, farklı kas kütlelerine sahip olabilirler. Neden her kes 3 öğün ve 5 çeşit yemek yemesi gerekir ki?

Beslenmenin miktarı kişinin günlük tüketeceği hareket miktarı ile orantılıdır. Bebek, çocuk, genç, yetişkin ya da yaşlı kişiler aynı miktarda beslenirse ortay sorunlar çıkmaz mı? Ya da 190 boyunda 110 kg kaslı bir erkekle, 160 boyundaki 50 kg ince bir bayanın beslenme miktarı aynı mı olmalıdır?

Beslenme miktarım ne kadar olmalı?

O zaman ne kadar beslenmeliyim? Her gün yanında uzmanlarda taşıyamayacağına göre, taşısan da hareketlilik miktarın günden güne farklılık gösterecektir. Ömür boyu bu sorunu çözmek istiyorsan, bu sorunun en iyi cevabını bilen bedenindir. Beslenme miktarını bedenine sormalısın.

Yıllardır beslenme propagandasına maruz kalmışsın ki, halen beslenmeyi çözersem bu işi çözerim diye düşünüyorsun. Ama gerçekte yanılıyorsun, kiloyu verdirecek olan zaman içindeki hareket miktarıdır. Ama yine de odak beslenmede olduğu için ve kilo ile beslenme ilişkilendirildiği için, sana doğadaki bir yaklaşımdan bahsedeceğim.

Kural: basit, sade ve az bilgi

En önemli kural beslenmeye basit, sade ve az bilgilerle yaklaşmaktır. Beslenmeyi kilo yapar ya da verdirir ilişkilendirmesini bırakmak gerekir. Beslenme hakkındaki düşünce çeşidi, miktarı ve ilişkilendirmelerden kurtulmalısın. Ne kadar çok beslenme hakkında düşünce olarak yasak, çeşit, miktar ve ilişkilendirmeler varsa beslenmede sürekli sorun olacaktır. Basit ve sade düşünceler ile beslenme algılanmalıdır ve bedenin ihtiyacı olduğunda beslenilmelidir. Her öğünde farklı çeşitlerle çeşitlendirerek beslenmek doğaya uygundur. Beden acıkınca pasta tabağı ya da yumruk miktarı yenilen her yiyecek yemekten ve öğün olarak sayılmalıdır. Ne kadar yemek hakkında basit ve sade düşünmeye başladın ve odaklanmayı bıraktın beslenme takıntın bitecektir.

Kilo verme süreci için de “miktarı” üç guruba ayırarak bakılabilir. Fazla miktarda beslenme, dengeli beslenme, yeterli miktarda beslenme. Kilo verme ya da incelme sürecinde, algılanması gereken miktar şöyle olmalıdır. Fazla kilo alınıyorsa, hareket miktarından daha “fazla miktarda” besleniliyor demektir. Beden de kilo artışı ya da azalması yoksa beslenme miktarı “dengeli miktar” demektir. Eğer kilo azalması ya da incelme varsa, “yeterli miktar” besleniliyor demektir. Kilo verme ve incelme sürecinde beslenme miktarlarını bu şekilde değerlendirilirse daha bilinçaltın için daha kolay anlaşılır olacaktır.

Ne kadar ve ne zaman beslenemem gerektiğini en doğru kim bilir? – Bedenin bilir. Bir öğünde bedenim için ne kadar yeterli olur? – Midenin doğal büyüklüğü olan pasta tabağı hacmi yemek beden için yeterlidir. Ne yemeliyim? – Ne istersen onu. Her yenilen yemek midir? – Ağzından giren, sindirim sistemin işleme tabi tutuğu ve dışkıladığın her şey yemektir. Bir günde kaç öğün yemeliyim? – Hareket miktarına ve beklentilerine bağlı. Beklentilerim ne demek? Beklentin dengede kalmak ise, dengeli miktar, beklentin kilo vermek ise yeterli miktar. Ne zaman beslenmeliyim? – Beden acıktığında 24 saat dilimi içinde her hangi bir saatte.

Beden kontrolü nasıl yapılır?

Kilo alımı için öncelikle haftalara aylar ihtiyaç vardır. Bir günlük hareket ve beslenme dengesizliği hemen şişmanlamaya neden olmaz. Beden kontrolü giyilen elbiseler ile yapılmalıdır. Elbiseler dar gelmeye başlarsa, işte tam o gün, hemen hareket miktarı artırılmalıdır, sorun birkaç gün içinde bitecektir. Hemen harekete geçilmez ise, zaman içinde sorun büyür ve daha zor bir süreçle karşı karşıya kalınır. O yüzden beden kontrolü elbiselerle yapılmalıdır.

Miktarın beyin ve beden üzerindeki etkisi

Yenilen ve içilenlerin miktar etkilerini, iki ayrı algıyla bakmalıyız. Alınan maddelerin miktarlarının beyindeki etkisi ve bedendeki etkisi. Beyindeki etkisi değişkenlik arz ederken, bedendeki etkisi alınan miktarla eş orantılıdır. Yenilen ve içilen her şeyin miktarı zaman içinde beyindeki etkisini azalarak değişir. Fakat alınan enerji miktarı ne ise bedendeki etkisi de o miktardadır.

Ağrı ve acılar için ilaçlara yöneliriz. Bazıları problemler ve yıkıcı duygular için uyuşturucu ya da alkole yönelir. Bazı kişilerde yıkıcı duyguları bastırmak için gıdalara yönelir.

İlacı ya da uyuşturucuyu ilk alındığına beyinde etki eder, bedendeki etkisi alınan dozaj yani maddenin miktarı kadardır. Beyindeki acılar ya da sorunlar dinmediğinde, ilaç ya da uyuşturucunun miktarını artırılır, aynı zamanda bedeni etkileyen maddenin miktarı da artırmış olur. Kişi bunu sürekli kullanmaya başlarsa beyindeki etkisi zamanla azalır, etki etmiyor diye miktarını artırdığında, bedendeki madde miktarını artırmış olur. Artırılan miktar beyinde etki etmiyor gibi algılansa da, maddenin miktarı bedenin yapısında mutlaka etki eder. Burası çok önemlidir; maddenin miktarı artırıldığında beyindeki algılanan acı, sorun ya da duygu çözülmemiştir ama maddenin miktarın artmasından dolayı bedende etki artarak yan etkilere sebep olmaya başlamıştır. Miktarın artması bedende yan etkilerine neden olur, şişmanlama, farklı hasatlıklar gibi…

Lezzet, iştah, doyma…

Beslenmede de aynı durum söz konusudur. Gıdanın miktarı artınca beyinde etkisiz gibi algılansa da, bedendeki madde etkisi mutlak artar. Lezzet, iştah, doyma gibi sonradan öğrenilen, ilişkilendirilen bilgileri ya da yıkıcı duyguları bastırmak için beslenme miktarını artırırız. İlaçlarda olduğu gibi, miktar artırıldığında besinlerin bedendeki miktarı da artırmış olur. Geçici olarak beyni sustursak da asla ama asla duyguların ihtiyacını beslemiş olmayız. Bu durum, bir süre sonra çıkılmaz bir döngünün içine saplanılmasına neden olur. Bunu tek çözümü, yıkıcı duygulara neden olan kişi ve olaylarla yüzleşmek ve affetmek, sonrasında duygularımızın ihtiyaçlarını beslemek ile mümkündür. Sonrasında istem dışı yeme miktarı düşecektir.

Duygusal açlık

Duygusal açlığımız sadece duyguların karşılığı beslenildiğinde doyacaktır. Fakat duygusal açlığımız besinlerle beslemeye başladığımızda bir süre sonra beslediğimiz miktar yetersiz kalmaya başlar. O yüzdende duygularımızı besinlerle beslenmeye devam ederiz. Acıları dindirmek için, acıya neden olan etkeni tedavi etmeliyiz. Uyuşturucu yada alkolü hayatımızdan çıkartmak için kafadaki soru işaretlerini ve problemleri tedavi etmemiz gerekir. Fazla miktarda beslenmeyi dengeli ya da yeterli miktara indirmek için duygularımızı tedavi etmeliyiz.

Beslenmede çeşit değil miktar önemlidir

Beslenmede zarar ve faydayı çeşit değil miktar neden olur. Miktarı bedene öğretmek için öğün hakkındaki inançlarını değiştirmelisin. Duygularının ihtiyacını, duygularını yaşayarak besleyebilirsin. Beslenme ihtiyaçlarını bedenden gelen mesajlara önemsemelisin. Fazla kiloya neden olan beslenme miktarı değildir, uzun süre kalınan hareketsizlik miktarıdır.

2 Şükran 1 Sevgi…

Yazan: Deniz EGECE