Enstitü Makaleleri

denizegece
Deniz Egece
Nörobilim Uzmanı
Otuz beş yaşına kadar fabrikatör ve iş adamıydı. Günün birinde işlerini bırakarak tamamen kendini keşfetmek ve tedavi etmek için çıktığı yolda, kendini bilime ve araştırmalara adadı. Uzak Doğu, Avrupa ve Amerika’da Nörobilim alanında özel eğitimler aldı. Aldığı eğitimlerden bazıları; Yoga Teraphy, Kontamplasyon, Pilates, NLP, Hipnoz, Oto-hipnoz, Beslenme bozuklukları, Kuantum fiziği, Fotografik hafıza, Bilişsel terapi, Ayurveda, Reiki, Feng shui, Biyoenerji ve Nöroplastisite, Epigenetim ve Mentalizm. En son Harvard Üniversitesi NYFA’da bilinçaltını etkileyen Subliminal ses ve ışık teknolojisi eğitimleridir.

Reklamların Şişmanlamadaki Etkisi Nedir?

Gıda şirketleri ürettiği yeni çeşit ve lezzetleri satmak isteyecektir, yoksa üretmezlerdi. Gıda şirketleri ürettiklerini reklamlar sayesinde kitlelere ulaşabilmekte ve satış yapabilmektedirler. Arzın ve rekabetin çok olduğu yerlerde, reklamcılar pazarlamanın önüne ışık olurlar. Gıda şirketleri ürünlerini satabilmeleri için reklamcılara ihtiyaç duyarlar, tüketicilerin ikna olması gerekir, tüketiciler daha çok ve daha hızlı tüketmelidirler, çünkü gıda şirketleri varlıklarını bu şekilde sürdürürler.

İkna etmede reklamın etkisi

Reklam demek ikna etmek demektir. Nörobilimin gelişmesinin neticesi Nöroreklam ve Nöropazarlama alanlarının da gelişmeler sağlanmıştır. Bu alanlar insan beyninin nasıl “ikna” oldukları konularında uzmanlaşmıştır. İnsanların yaşam alışkanlıkları, davranışları, inançları ve duygularını dikkate alarak kişilerin ürün ve hizmetleri satın almaları sağlanmaktadır.

Gıda şirketleri ve reklamcılar ürün ve hizmetlerde markalar oluşturmuşlardır. Şirketler marka yapayım diyerek bir marka olmaz. Markalar, belirli kitlelerin düşünce ve davranış alışkanlıklarının sonucunda ortaya çıkar. Aynı ya da ortak düşüncelere sahip olan kitlelerinin ekonomik güçleri, ihtiyaçlarını karşılayan ürün ve hizmetlerin marka olmasına neden olur.

Marka ve tüketici arasındaki ilişki

Bir markanın oluşmasına neden olan temel unsur, paralel ve eş değerde olan düşünce, inanç, duygu ve davranışlara sahip olan kitlelerin ihtiyaçlarını karşılanmasıyla ortaya çıkar. Farklı düşüncelerden dolayı da, farklı kitleler ve farklı markalar oluşur. Marka ile tüketici arasında bir ilişkilendirme yapılır, kitlenin tüketicisinin kimliklerine, karakterlerine uygun ve duygularını besleyen imaj ve sloganlarla yaklaşılır. Belirli kitle tarafından o markanın tüketilmesinin, en doğru davranış olduğu vurgulanarak markalara bağımlılıklar ve alışkanlıklar geliştirilir.

Reklamcılar kişilerin duygularını aşılayan, tetikleyen ya da güçlendiren reklamlara özen gösterirler. Duygu kişinin harekete geçmesine ve davranışlarını yapmasına neden olan en temel unsurdur, bundan dolayı da istenilen sonuca göre, ürün ve hizmetler eş değerdeki duygulara uygun sloganlarla ürünler tanıtılır.

Reklamlarda gördüklerimiz gerçek mi?

Üretilen ürün ve hizmetlerin gerçekleriyle, reklamcıların görsel ve işitsel olarak tanıtım yaklaşımları örtüşmemektedir. Örneğin bir çikolata reklamı “ sevgi kadar yararlı“, “mutlu et kendini ”, “sağlıklı besin kaynağı ” gibi duygulara hitap eden ama gerçekte öyle bir durum olmayan slogan ve yaklaşımlarla tanıtırlar.

Örneğin bal reklamları “ bal girmeyen eve doktor girer – 5 kavanoz 100 lira ”. Gazlı içecek reklamları “ saf ve sağlıklı – hayatın gerçek tadı – serinle ama yetinme –  ”. Dondurma reklamları  “ aklını başından alır – bir dilim asla yetmez – haz var dahası var”.  Süt reklamı “önce anne sütü sonra……sütü – doğal lezzet, sütün aşkı – süt ile büyüdüm … “. Pizza reklamı “ bunu alana bu da bedava – hızlı servis – bol bol ye – doyuran doyumsuz pizza”. Fast food reklamları “ bu menüde her şey var –  iki al bir öde – ateş seni çağırıyor –  uzmanların hamburgeri –  işte bunu seviyorum – duygularımı besliyor – kısa zamanda çok yemek – uygun ve sağlıklı “ gibi sloganlarla gerçek dışı ve yapay duyguların oluşmasına neden olurlar.

Sloganlara bakıldığında, daha çok miktarda satın alınması ve tüketilmesi özendirilmektedir. Ürün ve hizmetlerin gerçekten uzak ama çok olumlu duygularla ilişkilendirilmiş olduğunu da görürüz. Kişinin o duyguya ihtiyaç duyduğunda, o markanın hatırlanmasına, tetiklenmesine ve tüketilmesine neden olmaya çalışılır. Reklamlardaki tüm ürün ve hizmetler; kolaylıkla ulaşım, yapıcı duygu, doğal, sağlıklı, çekici, seksi, fazla miktarda, fırsat, avantajlı gibi düşünce ve duygularla ilişkilendirilerek tanıtılır.

Dünya devleri de reklama ihtiyaç duyar

Dünya devleri olan büyük şirketler herkes tarafından biliniyor olsalar da, hatırlatmak adına reklam yapmaya devam ederler. Kişilerin tüketme ihtiyacı olmasa da, reklamların devamlılığı, tüketicinin bilinçaltını tetiklenmesi, ihtiyacın canlı tutulması, markanın unutulmaması ve kişinin alışkanlıklarının gündemde kalması sağlanır.

Reklamlarda tekrarın önemi

Yapılan reklamlar özelikle bilinçaltını ikna edecek şekilde tekrarlanır. Tanıtımlar minimum 21 gün, 40 gün ya da 90 gün tekrar ederek devam edilmesi sağlanır, böylece bilinçaltının etkilenmesine, öğrenmesine ve inandırılmasına neden olunur. Mümkün olan her yayın mecrasında çıkarak tekrar edilir ve izleyicinin bilinçaltının kodlanması ve ikna olması sağlanır.

Ürünün ambalajları, görüntüleri, oyuncular, seslendirmeler, efektler, sloganlar ve mesajlar, profesyonelce tüm detaylar dikkate alınarak yapılır. Reklamlarda kullanılan ürün özenle hazırlanır, tüketiciye en güzel resim ve görüntüler sunulur, normalde satın alınan ürün ile reklam da görülen ürün aynı olsa da, reklamda sunulanla satın alınanlar gerçekte aynı değildir.

Reklamlarda kullanılan müzikler

Reklamlarda sözlü melodilerden oluşan Jingle müzikler kullanılır. Bunlar da bilinçaltının daha çabuk öğrenmesi ve akılda kalmasını sağlarlar. Bu Jingler de duygu içerikli yayınlar ve kulağa hoş gelen melodiler kullanılır. Bu melodi ya da ona yakın melodi duyulduğunda, ürünün hatırlaması sağlanır.

Reklam ve tanıtımlarda, cinsellik, romantizm, sevgi, aşk, sağlık, güç, iştah, mutluluk, huzur, neşe, sevinç, enerji, başarı gibi olumlu duyguya hitap eden konular temel olarak alınır. Bu ürünü sen de tüketirsen, bunlara sahip olacaksın mesajları verilir. Yalnızlığa itilmiş modern insan, ruhsal açlığını bu tarz duyguları besleyebilmesi için besinleri daha çok tüketmeye istem dışı yönelir.

Çekici kadın ya da erkeklerin, seksi yaklaşımlarla ürün ve hizmetleri tükettiğini, birçok kez reklamlarda görmüşsündür, bu tesadüf değil bilinçli yapılan senaryolardır. Hiç reklamlarında korkunç, çirkin, sağlıksız görüntüler ya da mesajlar gördün mü? Asla gıdanın imajını olumsuz olacak hiçbir tanıtım yapılmaz. Gerçek göründüğü ya da olduğu gibi de tanıtımı yapılmaz. Yiyecek ve içecekler çok ama çok olumlu tanıtımlar yapılmaya çalışılır.

Reklam, taraftar yaratır

Tüm markaların reklam yapmalarının amacı senin onun taraftarı olmanı sağlamaktır. Taraftar olursan taraf olursun. Taraftar demek, tarafı savunan kişi demektir. Taraftarlık zaman içinde bağımlı olmana neden olur. Bağımlı olunduğunda farkındalığı kaybolmuş demektir. Farkındalık yoksa olaylara objektif yaklaşamaz başkaları tarafından yönetilen olursun demektir. Yani sen kendi fikirlerinle yaşamayıp, başkasının sana şartlandırdığı düşünceler ile yaşıyorsun demektir.

Sence olduğu ya da göründüğü gibi gerçekler söylendiğinde ürünler satılır mı? Ürünleri kötülemekten bahsetmiyorum, oldukları gibi ne ise onları söyleyerek reklam ve tanıtım yapalım. Reklamcılara yalan söylüyorlar demiyorum, fakat sadece ürünlerin olumlu yönlerini abartarak, süsleyerek ve gerçeğin dışına çıktıklarının farkında olmanı istiyorum.

Bir de manipüle etmeden, objektif olarak ürünlerin reklamlarını yapalım!

Et ürünleri reklamı; “Bu eti köpeklere verildiğinde onlar da yer, bu et ölü bir cesettir, bu eti hayvanı öldürdükten sonra elde ederiz, yedikten sonra altı saat içinde dışkıya dönüşür, mide bunu eritmesi için beş saat çalışmak zorundadır, çok yer ve az hareket edersen %100 şişmanlatır, on kilo birden tüketirsen ölüm riski vardır.”

Süt reklamı; “Doğada hiçbir memeli hayvan başka bir memeli hayvanın sütünü içmez, doğada hiçbir yetişkin hayvan süt içmez, hareketinden daha fazla miktarda süt tüketirsen şişmanlatır, anne sütünün yerine hiçbir süt tutmaz. Bir anda 20 litre süt içersen öldürür.”

Su reklamı; “susadığında su içilir, durup dururken su içilmez, susamadığında boşuna su içme, bir anda 20 litre su içersen su zehirlenmesinden ölürsün, su ile poponu yıkayarak temizleyebilirsin, su zayıflatmaz üstelik ödem yapar. Günlük yediğin gıdalarda bedenin ihtiyacı kadar su miktarı bulunur.”

Tavuk reklam; “bu tavuk doğumundan ölümüne kadar doğayı görmedi, kimyasal yiyeceklerle beslendi, 20 cm2 lik alanın içinde 40 günde kesime hazır oldu, makine ile kafaları otomasyon bant sisteminde kesiliyor. Yiyeceğin bu tavuk bir cesettir ”

Bu tarz bir reklamı kimse yapmaz, bu şekilde gerçekler söylenirse hiç kimse satın almaz. Gerçekten de %100 olduğu gibi yapılması da doğru ve uygun değildir. Gıda üreticilerine ve reklam şirketlerine karşı değilim, tam tersine onların sayesinde kolaylıkla yiyecek ve içecek çeşitlerine ulaşabilmekteyiz, onların varlığına müteşekkirim. Fakat reklamların abartılı, gerçekten uzak, çok fazla özendirici olma yerine, daha gerçeği uygun dillerde ve daha objektif tanıtılması, insan sağlığı ve duyguları için önemli olduğuna inanıyorum.

Neden kilo alınır?

Kiloyu aldıran beslenmek değildir! Bedenin ihtiyacı olmadığı halde fazla miktarda beslenip, daha az miktarda hareket edersen kilo alırsın. Kiloya sebep olan yiyecekler değil, hareketsizliktir.

2 Şükran 1 Sevgi…

Yazan: Deniz EGECE